Aşılamayan ve hatta zaman içinde derinleşen sorunlardan anlaşılan o ki Türkiye temel problemlerinde ilerleme sağlama kabiliyetine sahip değildir. Bir probleme odaklanmak, bütün yönleriyle yüzleşmek ve siyasi kaygılardan arınarak çözümü hedeflemek mümkün olamıyor. Temel problemlerde bile sıra çözüme geldiğinde taraflar gündelik, aktüel konularda olduğu gibi, hızla ayrışma pozisyonu almaya meylediyor.
Bitmek tükenmeyen paylaşım problemimizden kaynaklanıyor olacak, kimse çözümün sonunda oluşacak ortak faydayı hedeflemek erdemini gösteremiyor. Taşların yerinden oynayacağı ilk anın endişesiyle, bunu kendi adına kayıp olarak görmeyi ve çözümden uzak durmayı tercih ediyor.
Mesela, ekonomi, sanayi, teknoloji gibi ana sektörlerde geri kalmak; bu alanlarda üretimi güçlendirmek, rekabetçi olmak ve geleceğe dair bir planla yürümekte yetersiz olduğumuz açıktır. Bütün kesimler, bütün siyasi kamplar, iktidarlar, muhalefetler aynı şeyi söylüyor olmasına rağmen bu sektörlerde ayağa kalkmadık. Ben diyeyim 100, siz deyin 200 yıldır kalkamadık. Uzağa gitmeyelim, fırsatlarla dolu son 20 yıl da böyle geçti. Hedefe odaklanan herhangi bir ülke 20 yılda kalkınabilir ve buna kimse mani...