Esad’ın savaşı tam kaybetmişken geri dönüşünü sağlayan şey ABD’nin “kimyasal silah” kullanımını kırmızı çizgi olarak ilan etmesiydi. Tersinden okunduğunda ABD, Esad rejimine kimyasal kullanma da ne yaparsan yap demiş oluyordu. Ne var ki Esad çok erken dönemde 2012’de kimyasal silah da kullandı ama bu kez de görmezden gelindi. Madem ABD bu kadar kayıtsız kalıyordu oradan Rusya ve İran hızla girdiler ve bugüne gelinen süreç başladı. Şimdi de İdlib’te final sahnesi oynanırken Putin ve Esad’ı motive eden kimyasal şartı yeniden konuşulur oldu. Önce Amerikalılar söylemişti şimdi Fransızlar… Kimyasal silah kullanacak olurlarsa Suriye rejimini vuracaklar! Kimyasal silah kullanmayıp, İdlib’i yerle bir ederek ve masum olan olmayan yapmaksızın insanları katlederek işlerini görürlerse tabii ki sorun olmayacak. Oysa, hem Esad hem Putin bahane olarak teröristleri ileri sürüyorlar ama dünya biliyor ki ikisi için de aslında İdlib’te yaşayanlar dahil bütün Sünniler teröristtir. Varlıkları ve ülkede bulunmaları tehdittir ve sayıları ne kadar azalırsa o kadar iyidir. Nitekim iç savaştan önce yüzde 75 çoğunluğa sahip ama hiçbir zaman iktidar olmayan Sünniler savaşın sonuna yaklaşıldığı şu sıralarda 8 milyona varan göç ve yer değiştirme nedeniyle yüzde 50’lere gerilemiş durumdadır. Bundan bir de Sünni olmalarına rağmen rejimle anlaşma sürecinde bulunan YPG bölgesi nüfusu düşülürse 7 yılın sonunda ülkede yaşanan etnik tasfiyenin boyutu daha iyi anlaşılır.