Gerilim yüklü, tahammülsüz ve agresif bir iklim var. Tedirginlik ve endişeyi bütün zihinlere yerleştiren; gücünü korkudan, korkutmaktan alan asık suratlı bir idarenin iklimi. İnandırıcılığını kaybettikçe gerilim üretiyor, gerilim ürettikçe inandırıcılığını kaybediyor. Ama atmosferi sert rüzgârlardan ve havasız bırakmaktan da asla vazgeçmiyor. Bu yüzdendir ki sakin ve alelade bir gün kolaylıkla fırtınaya kapılıp gidebiliyor. Ülkenin başka türlü yönetilemeyeceğine inanan, sükuneti zaaf sayan bir anlayış her günü başka şekilde tüketiyor.
Sınırsız ve karşı konulamaz yetkilerin sadece güç gösterisine yaradığı iklim böyle oluştu. Ekonomiden dış politikaya, eğitimden yargıya her şeyin geri gidebildiği ama gerilimden zinhar geri adım atılmayan bir ülke böyle olduk. Her şey sahipsiz kalabilir ama titizlik, tutarlılık ve fikri takipten sadece gerilimde taviz verilemez. O, kesintisiz güç kaynağına bağlı, sürekli üretilmeli. Üretiliyor da…
Bir elde yargı, diğerinde propaganda gücüyle sert rüzgarlar estirmekten asla vazgeçilmiyor. Rüzgâr dinerse, iklim mutedil olursa; herkesin farklı fikirleri, farklı hayatları, farklı kimlikleri olduğu, farklı olanların da bir arada...