Parti teşkilatı, söz konusu Ak Parti olduğunda bir yönüyle müphem bir kavramdır. Çok güçlü, çok organize, çok istekli ama bilinen anlamda bir parti teşkilatı olarak çalışmaz. Çünkü, merkezdeki ve taşradaki teşkilat adamlarının “teşkilat” içindeki payı düşüktür. Büyük pay, büyük karar verici ve her durumda son söz söyleyici bilindiği gibi Erdoğan’dır. Toplantı ve araştırma mesaisi vardır ama konu karar vermeye geldiğinde tepeden aşağıya teşkilatın ortak kanaati değil liderin dediği olur. Bu, bir ölçüde Ak Parti’nin bugüne kadar -2019 hariç- süregelen seçim zaferleri zincirinin de doğal sonucudur. Unutmayalım ki Erdoğan aynı yöntemle, 9 ay önce kötü bir ekonomi ve yüzde 80 enflasyon ortamında yüzde 52 ile seçimi kazanmıştı. Madem ki lider, bir yolunu bulup seçimi kazandırıyor kim bu düzene itiraz edebilir!...
Aynı yöntemle büyük bir coşku ve beklentiyle 31 Mart’a gidildi ama sandıktan “tarihi” sayılacak bir yenilgiyle çıkıldı. Aynı lider, aynı teşkilat, aynı yöntemler… Üstelik, muhalif seçmenin hayata küstüğü, muhalefet...