Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ürettiği ilk kural artık ittifaklar modelinin kaçınılmazlığıdır. Daha doğru ifadeyle buna, programı olmayan koalisyon denilebilir. Cumhur ittifakı böyle bir yapılanma ve esasen şu ana kadar gördüklerimiz iki tarafın da birbirine, siyasi parti ilişkisi ötesinde bağlılığını gösteriyor. İttifakın iki lideri, Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin sözlerinden anlaşılan Türkiye’nin tarihi önemde kritik bir dönemden geçtiği ve beka meselesiyle karşı karşıya olduğudur. Bu sözler, kendi açılarından ittifakın gereğini ve önemini anlatmaya yetiyor. Tehlike büyük olduğuna göre MHP’nin makam veya siyasi pozisyon beklemeksizin AK Parti’ye destek vermesi anlaşılabilir bir şey. Ama mesele sadece bununla sınırlı değil elbette. Tehlike gerçekten büyük mü, büyükse ülke bu hale nasıl geldi ve şimdi iki partinin söylemine yansıyan önerilerle tehlike geçer mi yoksa daha mı büyür, ayrı tartışma konusu ama iki taraf da istekli olduğuna göre kimse ittifakın taraflarını sorgulayamaz. Mamafih başarılı da olunmuş; bu sayede hem başkanlık sistemine geçilmiş hem de Erdoğan Cumhurbaşkanı olabilmiştir. Sistemin ürettiği ikinci kural ise birinciye bağlı olarak MHP Lideri Bahçeli’nin genel siyasi tablo üzerinde nüfuzunun büyük ölçüde yerleşmiş olmasıdır.