Siyasi hesap ve planlar için güç kullanımı; yani siyaset mühendisliği her şeyden önce demokratik ortamın zehirlenmesi demektir. Bizim gibi problemleri büyük ülkelerde hiç de hayırlı bir durum değildir. “Milli irade”nin baskı altına alınması, sınırlanması ve gölgelenmesini amaçlar. Bu yollara tevessül en başta millet iradesine itimat zayıflığını ve sandık tercihinden endişeyi gösterir. O ana kadar size seçim kazandıran kuralları değiştirmeye kakmak o kuralların artık sizi taşımayacağı kanaatinin lansımasıdır.
Mesela; Ekrem İmamoğlu örneğinde olduğu gibi, güçlü bir rakibi siyasi yasakla oyun dışı bırakmaya çalışmak gibi.
Ya da seçim ittifakı yasasını en ince detaylarına kadar yeniden yazmak gibi.
Yahut seçim sandık kurullarının başta hakim üyeleri olmak üzere teşekkül yöntemini değiştirmek gibi.
Sadece bunlar değil… Kanunla, mahkemeyle yapılmayan, taktik hamleler de vardır. Bir yandan kapatma davasıyla tehdit edilen HDP’nin bir yandan anayasa değişikliği gibi en önemli konuda muhatap alınması gibi. Veya bir gün gayrı milli, bir başka gün milli ilan edip İyi Parti’ye ittifak çağrısı yapmak gibi.
Saymakla bitmez ve galiba seçime kadar...