Suriye iç savaşının başından bugüne kadar Türkiye’nin üç hassasiyeti vardı ve ilki toprak bütünlüğünün korunmasıydı. Bu, esasen ikinci hassas politikamız olan Suriye’de bir Kürt devleti veya benzeri yapılanmanın kurulmamasının temel şartıydı. Toprak bütünlüğünün korunması ‘kimse sınırımızda veya sınırımıza yakın bir yerde devletleşmesin’ demekti. Üçüncü de şu anda 4 milyon civarına ulaşan Suriyeli göçmenin ilk fırsatta geri gönderilmesiydi. Bütün bu dilek, temenni ve hassasiyetlerimizin gerçekleşmesi için de Esad’ın iktidardan gitmesi gerekiyordu. Esad’ın gitmeyeceği anlaşıldıktan sonra Türkiye’nin Suriye üzerindeki tesiri en azından sınırlandı. Rusya ile kurulan yanlış ittifak da Türkiye’yi seçeneksiz ve endişe içinde bıraktı.
Önceki akşam Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, uzun uzun Suriye’de işgalci olmadığımızı anlattıktan sonra PYD/YPG konusunda “Rusların ve Amerikalıların sözlerini yerine getirmesini bekliyoruz” dedi. Birden çok tekrarladı bunu. O kadar işbirliği sözü, bu kadar mutabakattan sonra hâlâ Rusya ve ABD’yi en hassas olduğumuz konuda ikna edememiş olmak can sıkıcıdır. Bakan’ın bu sözleri, şu sıralar unutulmuş görünen...