Mesut Özil’in Almanya milli takımını bırakma kararı ve bu karara giden yolda yaşananlar tartışılıyor. Konunun gündemden düşmek yerine giderek alevlenmesi de Özil’in kariyerinin gücünü gösteriyor. Başarılı bir futbolcu olması bir yana, aldığı kararın Almanya’da içten içe yaşanan ötekileştirme ya da farklı olanı sevememe, benimseyememe problemine dokunduğu anlaşılıyor. Almanya için çabası ve imza attığı büyük başarıları göz önünde olan bir isim bile bu sorunu yaşıyorsa varın gerisini düşünün, dedirten bir öyküyü herkese anlatmış oldu. Esasen, Özil’i milli takımdan ayrılmaya götüren şey, marjinallerin veya neofaşistlerin tepkileri değildi. Süreci tetikleyenler, sistem içinde bulunan ve futbolcunun bir hata yapmasını bekleyen ya da kendilerince hata olarak yorumlanabilecek bir eylem için fırsat kollayanların tavırları oldu. Almanya’da marjinal milliyetçilik ve ırkçılık elbette var ama Mesut Özil’in yaşadığı sorun bunlardan daha önemli bir kesimin; yani makul çoğunluğun ötekiyle sınavını geçememesi gerçeğidir. Dolayısıyla, bunu aşabilmek için sadece ırkçılıkla mücadele yetmiyor. Ve elbette Almanlar’ın öncelikle de bunu alışılması gereken bir problem olarak görmeleri gerekiyor. Ortada, Almanya için hiç iyi hatırlanmayacak bir tablo olduğu açık… Bütün olarak entegrasyon politikalarının itibarı da ağır bir darbe almış bulunuyor.