Yaşanmakta olan krizden çıkarılacak çok ders vardır. Kısık sesle de olsa bazı piyasa aktörleri, kurumlar ve bankacılar bunları dillendiriyor. Problemin ABD ile kötü ilişkiler boyutuyla, içeriden kaynaklanan ve öteden beri konuşulmakta olan boyutlarını ayırıp ekonomiye kalıcı bir istikrar kazandırmanın yolları konuşuluyor. Bundan sonra da daha güçlü ve cesur öneriler içeren tarzda konuşulmasında da fayda bulunuyor. Müsademe-i efkâr en çok bu sahada gerekiyor. Kaldı ki yeni sistemin temel iddiası ve vaadi de hemen her fırsatta tekrarlandığı gibi bu yapısal problemlerin giderilmesi ve ekonomiyi destekleyecek siyasal ve diplomatik adımların atılmasıdır. Yani, yönetenler de yönetilenler de aynı noktada buluşuyor. Buluşuyor buluşmasına ama ABD ile yaşanan problemin ürettiği maliyet bazı adımların gücünü azaltmış ve maliyetini de artırmıştır. Neyse ki bütün bu olanlar Türkiye’nin bölgesel önemini bir şekilde teyid ediyor ve özellikle Avrupa’nın kaygıları içinde bulunduğumuz süreçte hâlâ ciddi bir seçeneğe sahip olmamızı sağlıyor. Sağduyusunu kaybetmiş ve sorumsuz ABD yönetimine karşı Avrupa’nın o sıkıcı soğukkanlılığı bu kez işimize yarıyor.