Henüz adaylık kampanyası dönemindeyken Trump’ın dünyanın başına ne kadar büyük bir dert olacağı belliydi ama ‘taç giyen baş akıllanır’ duygusu hep galip geldi ve kimse yeterince kaygılanılmadı. Hatta, Başkanlık koltuğuna oturduğu güne kadar herkes bir şekilde ‘ABD derin devleti!’nin yolun bir yerinde müdahale edeceği umudunu bile taşıyordu. Malum derin gücün gerçekte sanıldığı kadar işe yaramadığı şimdi daha iyi anlaşılıyor. O kadar ki partisinin önde gelen isimleri dahil bütün geleneksel politika yapıcılar feveran ederken Trump bildiğini okumaya devam ediyor.
ABD ve dünya için daha kötü olan da şu: Trump bildiğini okumayı kestiği anda o koltukta oturamayacağını biliyor. Yani, bundan sonra da çivi çiviyi sökmeye devam edecek!
Trump, dünya sisteminin önde gelen aktörleri; Amerikalı ve Avrupalı politik seçkinlerin dünyanın sorunlarını çözmekte yetersiz kaldığı bir ortamda iktidar oldu. Küresel plandaki beceriksizliğin üzerine, ABD’nin yaşadığı göçmen/vatandaş istihdam ve refah paylaşım dengesizliği ona bulunmaz bir imkan sağladı…
Sonrası ise yaşamakta olduklarımız.
Küresel veya yerel planda hiçbir şekilde demokratik değerlerden hazzetmiyor. Basın özgürlüğünden nefret ediyor, ABD’nin çıkarlarına odaklı ticari ve diplomatik politikayı fetişleştirmiş bulunuyor. Ülkesinin dünyada istediği gibi söz sahibi olduğu garantili zeminde, pastanın kremasını kendileri yerken kırıntılarıyla geri kalanların idare edeceğini zannettiği bir hayali pazarlıyor.