ABD başkanlık seçimi hak ettiği bütün tartışmalarla birlikte tamamlandı. Büyük çoğunluk için de sürprizle sonuçlandı. Hem Amerika’nın hem de dünyanın alışkın olmadığı bir Başkan, Donald Trump Beyaz Saray’ın yeni ev sahibi oldu.
Eğer duyduklarımız bir anlam ifade ediyorsa, yani konuşulanlar yeni yönetimde söz sahibi olacaksa Türkiye için bu sonucun tek iyi tarafı yeni Başkan’ın Gülen’i iade etme eğilimi sergilemesidir. Ne kadar sahici ne kadar gerçekleşebilir ve duyduklarımız ne kadar anlamlı bilmiyoruz. Ama iadenin gerçekleşmemesi Türkiye’nin itibarını sarsan ve kesinlikle hak etmediği bir karar olduğu için tersi haklı ve hayırlı olacaktır. Bunu yaparsa da hiç şüphesiz Ankara’nın sempatisini peşinen kazanır.
Yine de seçim sath-ı mailinde söylenenlerin koltuğa oturulunca nasıl değiştiğine dair sayısız hayal kırıklığı yaşandığı için beklentileri yüksek tutmamak iyi olacaktır. O kadar çok sıradışı ve tartışmalı söz söyledi ki bakarsınız konu iade olunca hukuku bahane etmek işine gelebilir.
Ne yazık ki konunun bizi ilgilendiren boyutu iade dosyasıyla sınırlı değil. Trump, kampanya döneminde birçok konuda ağır ve kabul edilemez tavır sergiledi. Birkaçını hatırlamak bile hem Türkiye’nin hem de İslam dünyasının karamsarlığa kapılması için yeterlidir.
İSLAMOFOBİNİN SEMBOLÜDünyada İslamofobiye bir sembol aranacak olursa akla ilk gelecek isim Trump olur, o kadar açık. Ayrımcı, ötekileştirici, bencil ve ileri düzeyde pragmatik bir Başkan ne bizim ne de bize benzeyen ülkelerin tecrübesi dahilindedir.
İyimser olmak için bir sebep görünmüyor. Unutmayalım ki Trump’ı Başkanlığa taşıyan temel dinamiklerden birisi IŞİD’in terör ürettiği dünyada İslam’a karşı sınır tanımaz bir tavır koymasıdır. Yoksa hayatı boyunca yoksullarla işi olmamış bir işadamı olarak fakirlerin umudu olduğu için değil. Seçim sürecinde söylediklerini belki o kadar keskin ifadelerle tekrarlamayacak ama kendisini var eden siyasal kimlikten de arınması mümkün değildir