Filistin ve Gazze meselesi, Erdoğan’ın siyasal uzmanlık alanıdır. Üzerine daha fazla konuşma yaptığı bir başka uluslararası problem yoktur. Sadece konuşma değil; kendi iktidar döneminde de Türkiye’nin öteden beri sürdürdüğü Filistin’e yardım geleneğini devam ettirerek yakınlığın esirgememiştir. Ancak, zaman içerisinde kullandığı yüksek perdeden dil, İsrail’e bazen aşırı yakın bazen aşırı uzak tutum ve en nihayet Türkiye’yi Arap ülkelerinin tamamından daha güçlü ve etkili görme iddiası, doğal olarak son Gazze katliamında Ankara’dan beklentileri artırdı.
Beklenti de stresi artırdı.
Türkiye, ya İsrail’e söz geçirerek ya da bu ülkeyi ABD ve Avrupalı müttefikleri üzerinden zorlayarak katliamı durdurmak gibi bir misyon üstlenmeliydi. Ya da en azından bu yöndeki girişimlerin içinde olması beklenirdi. Erdoğan bunu istedi de… Ancak, ne İsrail bu kapıyı açtı ne de ABD ve Avrupa. Daha tatsız olanı ise, İslam ve Arap dünyasının önde gelen ülkeleri de Türkiye ile birlikte oyun kurmak istemediler. Türkiye de onları oyuna zorlayamadı…