Dış politika tarihinde şu sıralar içinden geçmekte olduğumuz karmaşık denklem kadar zor bir dönem pek az olmuştur. Zor ama fırsat ve avantajlar çarkıfeleğinin hayli geniş olduğu bir dönem yaşamaktayız.
Her ikisi de birbirinden daha kaotik Irak ve Suriye dosyalarında toz bulutu indiğinde Türkiye daha güvenli bir ülke mi olacak, yoksa bitmek tükenmek bilmez terör rüzgarı ülkeyi daha güçlü bir kampanaya mı kıstıracak?
Suriye’de yürümekte olan Fırat Kalkanı operasyonu kimileri için sembolik olabilir ama Türkiye’nin sınır boyunca giderek riskli hale gelen güvenlik ihtiyacını tahkim etmek için değerli bir adımdır. Yine tekrarlayalım bu harekat veya bunu ikame edecek girişimler çok daha önce yapılmalı ve Rusya sahaya yayılmadan kazanılmış bonuslar olmalıydı. Dönemin Genelkurmay Başkanı ve ekibinin direnci Türkiye’ye avantaj kaybettirmiştir. Şimdi yapılan müdahale ise bazı fırsatların geri dönüşsüz olarak kaçırılmasının ardından trene son dakikada binmek kabilindendir. Neyse ki binilmiştir… Yoksa, bugünlerin tarihi yazıldığında Türkiye’nin eylemsizliği istihza ile karşılanabilirdi.
SURİYE’DE OLANLA YETİNMEKYine de en büyük tehdit olarak tanımlanan ve ABD ile bitmek tükenmek bilmeyen bir sürtüşme konusu haline gelen YPG’nin 800 kilometre boyunca Kuzey Suriye’de bir otonomi oluşturmasına neden seyirci kalındığı merak konusu olacaktır.