Herhalde artık kimse, depremlerde yeterince ölmediğimizi, geçmişten bugüne yeterince insan kaybetmediğimizi söyleyemez. Benzersiz bir yıkım yaşamadığımızı kimse iddia edemez. Deprem korkusunu korkuların en büyüğü olarak, bir genetik miras olarak hücrelerimize sinmediğini, yine kimse söyleyemez. … Yediden yetmişe; x kuşağından z kuşağına kadar artık hepimiz deprem kuşağının çocuklarıyız. Erzincan depreminden Düzce’ye, Van’dan Maraş’a ülkenin her bölgesinin yıkımın en çaresiz halini görmediğimizi; hem defalarca görmediğimizi de kimse söyleyemez.
***
Yıkıldık, öldük, yaralandık ve depremlere karşı koyamadık… Hikayemiz budur.
Kimse bunları söyleyemez ama bütün dünya hiçbir depremden ders almadığımızı söyleyebilir. Göz göre göre gelen belaya seyirci kaldığımızı, kılımızı kıpırdatmadığımızı ve tedbirden yana zerre nasibimiz olmadığını herkes yüzümüze vurabilir. Depremlerin ve afetlerin ölümcül haritasında Japonya, Avrupa, Amerika hatta Meksika kanadında değil, Çin, İran, Pakistan tarafında en felaket yeri kapattığımızı da… Kapatmaz olaydık. Olaydık da o çok övündüğümüz özelliklerimizin başında tedbirli olmayı, insan hayatını önemsemeyi, akla ve bilime değer vermeyi...