Ankara Altındağ'da çıkan bir kavgada bir genç bıçaklanarak öldürüldü. Yabancı uyruklu 2 zanlı yakalandı ve tutuklandı.
Olay 'mahallenin gençleri' arasında geçse ve zanlılar tutuklanmış olsa, gençlerin kavga nedenleri üzerinde durabilir, 'aman aileler olayı kan davasına dönüştürmesin' diye endişelenebilirdik; derdimiz bu olurdu.
Ama zanlıların göçmen olması tepkiyi farklılaştırdı.
Suriyelilerin yaşadığı ve işyerleri açtığı sokağa yürüyen bir grup, evlerine ve işyerlerine saldırıda bulundu.
Oysa olayın zanlıları cezaevindeydi ve saldırıya uğrayanların olayla bir ilgileri yoktu.
Bunu salt bir 'toplumsal tepki' olarak göremeyiz.
Zira, Ankara Emniyet Müdürlüğü, sosyal medyada 'başka bir ülkeden alınmış' görüntüleri paylaşarak kışkırtma yaptığı ve Suriyelilerin ev ve işyerlerine saldırılara karıştığı gerekçesiyle gözaltına alınan 76 kişiden 38'inin daha önce adam yaralama, hırsızlık, uyuşturucu ve yağma suçlarından sabıkalı olduğunu açıkladı.
Mahalle halkının suça öfkesi ayrı, suç işlemek için bunu kullanmaya çalışan sabıkalıların linç girişimi ayrıdır.
Türkiye'nin göç konusunda üç önemli sorumluluğu var:
Sınırlarından girişi durdurmak.
Sınırları ötesinde göçe neden olan gerekçeleri önlemek için diplomatik, askeri...