Türkiye’nin Gezi’ye kadar başka gündemleri vardı, bugün başka
gündemleri var.
Heyhat!..
Yıllar sonra hem ‘koalisyon’ hem de ‘terörle mücadele’ gündemine döndük.
Ancak bu gündemler her ne kadar 90’lı yılları hatırlatsa da vantajlarımız var.
Daha önce de yazmıştım, Türkiye 90’ların Türkiyesi değil. Siyasi partiler de 90’ların partileri değil. Her ne kadar zaman zaman eski gündemlerine dönseler de böyle bu...
AK Parti, Türkiye’ye siyasi istikrarın neler kazandırdığını gösterdi. Bu süreç CHP’yi de değiştirdi. Artık siyasi krizler yaratan başörtüsü, imam hatip, yaşam tarzı, içki yasağı gibi gündemleri yok. Son seçimlerde ‘vatandaşın geçim derdi’ni temel vaat yapacak kadar değişti CHP.
Koalisyon görüşmeleri de bu değişimler üzerine başladı zaten.
AK Parti, CHP’nin bütün kağıtlarını inceledi, parti programı, seçim vaatleri, açıklamalar...
Bunlardan ‘ortak konular’ ve ‘uzlaşılabilecek konular’ öncelikli olarak belirlendi.
Tartışmalı alanlar da ikiye ayrıldı;
Birlikte tartışılarak revize edilebilir ve uzlaşılabilir konular;
Partilerin temel görüşleriyle uyumsuzluk gösteren konular...
Son konular liderlerin kararına bırakıldı.
CHP de bu yaklaşımı makul buldu.
Böylece koalisyon görüşmeleri ‘pozitif gündem’le başladı.
Bu süreçte AK Parti ve CHP heyetlerinden kimsenin ‘negatif’ bir açıklaması olmadı.
Aksine ‘birinci gündem hükümet kurulması’ şeklinde açıklamalar geldi.
Ancak son birkaç gündür önce CHP koalisyon heyetinin başkanı Haluk Koç’un “Seçime gidilir ve AK Parti tek başına iktidar çıkarsa yönetilemez bir ülke bulurlar karşılarında. Bunda ısrar ‘ben kaosu faiziyle yaşarım’ demektir” sözlerindeki ‘tehdit’ tonlu mesajlar bu iklime zarar verdi.
Önceki gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘kurulmayan hukumetten’ sorumlu tutan açıklaması bunu pekiştirdi.