Şanghay İşbirliği Örgütü, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girdiği 1996’da, Çin’in öncülüğünde Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın katılımıyla kuruldu.
Temel hedef, SSCB’nin dağılmasıyla ayrılan ülkelerde olası iç karışıklıkların bölge ülkelerini olumsuz etkilemelerinin önüne geçmekti. Yani öncelikli olarak bir ‘güvenlik işbirliği’…
Biraz daha açarsak;
‘Batı’nın, Sovyet birliğinden ayrılanlar da dahil bölge ülkelerinin zafiyetinden yararlanarak Çin ve Rusya’nın çıkarları aleyhine bölgeye müdahil olmasını engellemek.
Çünkü Varşova Paktı yıkılırken NATO ‘tek tabanca’ olarak güçleniyor, SSCB dağılırken Avrupa Birliği ‘değerli parçalar’ı kendine çekerek büyümeye başlıyordu…
İki ülke, 2011’e kadar Afganistan, Moğolistan, İran, Hindistan, Pakistan’ı ‘gözlemci ülke’olarak birliğe kattı.
Bir yıl sonra da Türkiye, Sri Lanka ve Belarus ‘diyalog ortağı’ olarak eklendi.
Türkiye, 27 Nisan 2013’te de Kazakistan’daki zirvede ŞİÖ ile ‘işbirliği mutabakatı’ imzaladı.
Türkiye için “Neden ŞİÖ’ye katılmak istiyor”dan önce sorulması gereken soru; “Türkiye neden 96’da geleceği görerek bir oluşuma giden dünyanın ‘doğu yarısı’ndaki bu hareketliliğe kayıtsız kaldı” sorusudur.
***
ŞİÖ, NATO ve AB’ye alternatif olarak da görülüyor.
Bir ‘güvenlik’ örgütü olarak yola çıkması açısından ve devamında aynı zamanda bir ‘ekonomik işbirliği örgütü’ne de dönüşmüş olmasından dolayı bu ‘bir açıdan’ doğru.
Ancak ‘alternatif’ olması için bu kadarı yeterli değil.
Bunu da en iyi ‘muhatapları’ biliyor.
Örneğin;