Yakın tarihte Türkiye’nin dış politikada hiç bu kadar çetrefilli bir dosya yoğunluğu olmamıştı. ABD’den Avrupa’ya, Ortadoğu’dan yakın bölge ülkelerine kadar hemen hemen her ülkeyle ya çözülmesi gereken bir sorunumuz ya birlikte karar verilmesi gereken konularımız ya da her ikisi birden karara bağlanması gereken dosyalarımız var. Üstelik bütün bunların merkezinde başkanlığının ilk günleri “Müslümanlar” için bir kabus gibi geçmekte olan Trump bulunuyor. Yeni başkanın bir İslam ülkesi olarak Türkiye’nin de işlerini daha baştan zorlaştırdığı aşikardır. Türkiye, dünya siyaseti ve medeniyet ilişkileri bağlamında neyi temsil ediyorsa Trump bunların tamamen aksini temsil ediyor. Ayrıştırıcı, reddedici, yasaklayıcı, önyargılı ve ırkçı... Vatandaşları dahil bütün dünya bu sıfatlarla onu eleştirirken bunlardan kaçınmayacak kadar da özgüven sahibi.
Manzaranın bu hali zorluk içeriyor elbette. Türkiye’nin ise devam etmekte olan tartışmayla birlikte üstesinden gelmesi gereken acilden daha acil Suriye/PYD/IŞİD meselesi var. Soğukkanlı olmak zamanı… Eğer Trump Washington’dan sızdığı gibi hem Türkiye hem de PYD ile aynı anda işbirliğini ve Esad’lı çözümü önerecek olursa bu Ankara’nın tahammül sınırlarını yerle bir etmek anlamına gelecek. Dahası, Suriye politikası bir felaket olan Obama’nın da gerisine düşülmüş olacak.
ERDOĞAN’IN HAMLESİ NE OLACAK?