Seçmen 7 Haziran’da verdiği tepkinin karşılığında ‘güven verici’ sözler aldı ve 1 Kasım’da yeniden tek başına iktidarı getirdi.
Şimdi o sözlerin gereğini bekliyor:
- 2002’nin heyecanlı, vatandaş odaklı, kalkınmacı, özgürlükçü ve reformcu ruhunun yeniden aktif olmasını;
- Ekonomik vaatlerin yerine getirilmesini;
- Ekonominin iyi yönetilmesini ve vaatler yerine getirilirken parasının pul olmamasını, kendisinin, eşinin, çocuğunun işsiz kalmamasını;
- Türkiye’nin terörle mücadelesinde başarılı olmasını ve yeniden ‘huzur sürecine’ girilmesini;
- Suriye kaynaklı teröre karşı güvenliğinin sağlanmasını;
- Demokratik, özgürlükçü reform vaatlere ilişkin adımların atılmasını;
- AB üyeliği sürecinde ve sığınmacılara ilişkin politikalarda somut iyileşmelerin olmasını;
- Türkiye’nin dış politikada, özellikle son terör saldırılarıyla artan İslamofobi’ye karşı uluslar arası toplumun saygın ve ‘etkin’ liderliğini görmek istiyor.
Aslında dünyanın ihtiyacı olan da bu.
Yani enerjisini içeride eritmeyen, içeride ekonomik ve siyasi gücünü toparlayan; bölgesi ve dünya için doğru iddialarını etkin bir şekilde küresel denge için kullanabilen bir Türkiye.