Türkiye’nin Kuzey Irak’taki PKK hedeflerini başarıyla vurmasının arkasında ‘yüzde yüz yerli istihbarat’la yapılan hedef tespitinin yattığına ilişkin haberi önceki gün STAR’da okudunuz.
Kandil ve çevresindeki yönetim merkezleri, silah-mühimmat cephanelikleri, bilgisayar ve iletişim merkezleri, sadece üst düzey birkaç örgüt yöneticisinin bildiği nakit paraların saklandığı gizli kasalar, militanların ihtiyaçlarının depolandığı lojistik merkezleri, motorlu araçlar ve ısınma için kullanılan yakıt tankları, elektrik aktarım hatları ve trafolar vurulmuştu.
- Bu noktalar önce ‘saha istihbaratı’ ile belirlendi;
- Yerli veri toplama, iletişim ve seyrüsefer yazılımları ile donatılan insansız hava araçları ile doğrulandı;
- Operasyon TSK’ya ait Awacs iletişim uçağından koordine edildi;
- Yerli iletişim, hedef belirleme ve atış sistemleriyle donatılan F-16’lar, ‘yerli füze’ ile hedefleri vurdu.
Daha önce nasıl oluyordu?
- Türkiye, PKK hedeflerini belirlemede ABD ve İsrail istihbaratından gelen bilgileri kullanıyordu.
- Havadan hedef ve hareketlilik tespitinde İsrail’den kiralanan İHA’lar kullanılıyordu. Bu İHA’lardaki görüntü alma ve iletim ve seyrüsefer yazılımları da üretici ülke tarafından sağlanıyordu.
- Operasyonlar o günlerde Türkiye’nin sahip olmadığı ABD Awacs’ları tarafından izleniyordu. Bu nedenle tüm operasyonlar önceden ABD tarafından biliniyordu.