Ehli Sünnet demek, peygamber (s.a.v.) ve sahabenin yolundan
gitmek, ayet-i kerime ve hadis-i şerifleri mesnedsiz ve delilsiz
olarak kendi şahsi kanaatlerine göre te’vil etmemek, yorumlamamak
demektir.
Ehl-i Sünnet demek, ümmetin birliğini ve bütünlüğünü korumaya
çalışmak, tefrikaya ve kargaşaya karşı çıkmak, kendi dışındaki
fırkalara ve gruplara azami müsamahakâr davranmak demektir.
Ehli Sünnet demek, “Ben Müslümanım” diyen ve zarurat-ı diniyyeden
her hangi bir şeyi alenen inkâr etmeyen herkesi Müslüman saymak ve
ehli kıbleyi tekfir etmemektir.
Bu dinin ismi olan “İslam” kelimesi dahi barış anlamında olmasına
rağmen her Müslüman birbirleriyle karşılaştığında selam verince
“benden emin ol, güvende ol” demiş olmalarına rağmen maalesef Ehli
Sünnet ve’l Cemaat yolundan saparak ortaya çıkan çeşitli fırka ve
gruplar zaman, zaman bu eman ve emniyeti hiçe saymışlar, Müslümanın
kanını dökmeyi ve haçlılarla ittifak kurmayı kendileri için bir hak
olarak görmüşlerdir.
İslam dünyası eğer bugün içine düştüğü kargaşadan kurtulmak
istiyorsa mutlaka fitne ve terör hareketlerini reddeden mutedil
İslam anlayışı olan Ehli Sünnet inancına kuvvetli bir şekilde sahip
çıkmak, bu düşünceyi hedef alan, zayıflatan ve etrafında şüphe
oluşturmaya çalışanlara karşı mutlaka tedbir almak zorundadır.
Tıpkı zamanında Selçuklular, Zengiler, Eyyubiler ve Osmanlıların
yaptığı gibi.