Mübarek Ramazan ayının girmesiyle birlikte Allah Resulü daha
fazla ibadet etmeye gayret ederdi. Onu gören sahabeler de bu konuda
birbirleriye yarış ederlerdi. Nitekim dünyanın dört bir yanında
Müslümanlar da diğer aylara oranla Ramazan-ı Şerif’te daha fazla
ibadet etmekte ve dini duyguları daha fazla kabarmaktadır.
Tabii ki sevap kazanma yolları çok çeşitlidir. İnsan Allah rızası
için hangi hayırlı ameli yaparsa yapsın ondan mutlaka hissesine bir
pay düşer. Tabii her bir amelin de kendi ağırlığınca bir sevabı
vardır. Akıllı insan haliyle en çok kazandıran amellerin peşinde
koşar. Ama sevap kazanma yolları bilinçli veya bilinçsiz bir
şekilde sadece belli ibadetlere, dua ve zikirlere has
kılınmaktadır. Bu anlayış nedeniyledir ki kimse kimsenin kapısını
çalmamaktadır. Mağdurlar, yoksullar, hastalar, yaşlılar adeta
unutulmuş durumdadır. Bu hormonlu ibadet anlayışı sonucu tekke ve
vakıflarda dahi geçmişte gönüllülük esasına göre yerine getirilen
hizmetler ücretli personel tarafından yapılır olmuştur. Zira
tekkeye gelip orada zikir çekmenin sevabına talip olanlar, oranın
temizlik ve sair işlerinin yapılmasından sevap beklememektedirler.
Hâlbuki kişinin bireysel olarak yaptığı ibadetlerin sevabı hiçbir
zaman toplumsal görevlerin ifasından doğan sevaba denk düşmez.
Bunun içindir ki Nebevi buyrukta kavmin efendisi olarak ona hizmet
edenler gösterilmiştir.
Bu konuda EbûHureyre’nin (R.A.) rivayet ettiği şu hadis-i şerif çok
dikkat çekicidir. Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:
“Bir adam yolda yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir su
kuyusuna rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Yukarı çıkınca
susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam
kendi kendine: ‘Bu köpük de benim gibi susamış’ deyip tekrar kuyuya
indi, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak yukarı çıktı ve
köpeği suladı. Allah Teala onun bu davranışından memnun kaldı ve
günahlarını affetti.”
Sahebeler:
“Ey Allah’ın Resulü! Yani bize (yedirip içirdiğimiz) hayvanlar için
de ücret mi var?” diye soru sorduklarında Resulullah (S.A.V.) şöyle
buyurdu:
“Evet! Her ‘yaş ciğer’ (sahibi) için bir ücret vardır.” (Buhârî,
Müslim, 2244).