İlahi dinler yalnız itikattan yani inançtan ibaret olmadığı, itikadın yanında pratik hayatta uygulanması için hükümler konduğu için mutlaka bir peygamberle gönderilmiştir. Zira eğer peygamberlerin uygulamaları olmasa idi dinin emirleri soyut birer kavram olmaktan öteye geçemez, fert ve toplum hayatına hükmedemezlerdi.
Son ilahi din olan İslam’da son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizle gönderilmiş ve Hz. Peygamber de bu dini ilk iman nesli olan sahabelerinin arasında peygamber olarak 23 yıl boyunca yaşamış ve en hayırlı nesil olan sahabeler onun her bir sözünü ve her bir davranışını özenle muhafaza ederek gelecek nesillere aktarmışlarıdır. Hadis dediğimiz şey işte İslam’ın bu 23 yıllık dönemde Kur’an’ın hayata aktarılmış şeklinin sahabe tarafından bizlere nakledilmesidir.
Resulullah (s.a.v.) Efendimizin görevi yalnızca tebliğden ibaret değildir. Onun bir de tebyin (açıklama) görevi vardır. “Sana Kitab’ı, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için indirdik.” (Nahl, 64) ayeti bu gerçeği açıklar. Yani inen vahiyle muradı-ı ilahinin ne olduğunu Allah Resulü açıklamakla yükümlüdür. Hadisler etrafında şüphe bulutu oluşturarak onları işlevsiz kılanlar, Allah Teâlâ’nın Resulüne verdiği Kur’a-ı Kerim’i tefsir ve açıklama yetkisini ondan alıp kendilerine veya başkalarına tanımak isteyenlerdir.