O yıl Türkiye tam bir operasyon alanına dönüştürülmüştü.
Öldürücü darbe vurulmak istendiği çok açıktı. Bütün sinir uçlarına
tam teşekküllü saldırılar başlatılmıştı. Sanki birileri Türkiye’nin
1. Körfez Savaşı sonrası Irak’ta planladıkları duruma odaklanmasını
istemiyorlardı. Irak’ın kuzeyinde 36. Paralel merkezi Irak
yönetiminin idaresinden tamamen arındırılmıştı.
Türkiye’ye, İran’a, Suriye›ye ve Irak’a dönük faaliyet yürüten
bütün terör yapılanmaları her türlü lojistik desteği bu bölgeden
doğrudan sağlar olmuşlardı. İşte böyle bir atmosferde Türkiye çok
karanlık bir yıl yaşadı. İçerdeki gelişmeler yeteri kadar bizi
meşgul etmeye yetti.
Mafya hesaplaşmalarından tutunuz da, uluslararası uyuşturucu
trafiğinin paylaşım savaşlarına, oradan etnik ve mezhepsel çatışma
tezgâhlarına, suikastlere, operasyonlara, katliamlara varana kadar
birçok alanda özel (!) tasarlanmış planlar devreye alındı.
Gerçekten çok zor bir yıldı. Her yeni uyandığımız gün acaba bugün
hangi olayla gündem karışacak endişesi ile güne başlar olmuştuk.
Diken üstünde ve tedirginlik içinde yaşam mücadelesi
veriyorduk.
İlk sarsıcı haber Ankara’dan geldi. Uğur Mumcu aracına
yerleştirilen bombalı düzenekle katledilmişti. Önemli bir
gazeteciydi. Fikir işçisiydi. Vatanperverdi. İnandığını yazar ve
savunurdu. Son günlerinde ABD, Avrupa üzerinde yoğunlaşmış, PKK’nın
bağlantılarını ortaya çıkarmaya çalışıyordu. Çalışması bitmeden
susturuldu.
Ardından Adnan Kahveci’nin aracıyla ters yöne girdiği ve kızı ve
eşiyle birlikte hayatını kaybettiği haberi duyuldu. Onun da Kürt
sorunu üzerinde çalışmalar yaptığı biliniyordu. Ters yola mı girdi
yoksa kasten sokuldu mu sorusu bugün bile cevaplanabilmiş değil.
Onunla aynı partiye mensup olmayanlar dahi onu sever, sayar,
hakkını teslim ederdi. O da verimli olabileceği bir dönemde
tartışmalı bir kazayla aramızdan ayrıldı.
Bu sefer Şubat ayında Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref
Bitlis’in kayıtlara kaza olarak geçen şehadeti gündeme bomba gibi
düştü. Rapora göre uçaktaki buzlanma kazanın ana gerekçesiydi. Oysa
sonradan anlaşılan duruma göre, kazanın nedeni tam olarak
bulunamadığı (!) için dosyayı kapatmak adına rapora buzlanma
yazılmıştı. Bitlis Paşa’da tesadüf o ki, terör konusunda çalışmalar
yapıyor, Çekiç Güç’ün gönderilmesini istiyor, İncirlik’ten kalkan
uçakların PKK’ya yardım taşıdığını söylüyor ve terörün milli bir
programla son bulacağını savunuyordu.