Etrafımız ateş çemberi, sınır güvenliğimiz tehdit altında. Siyasilerin en azından bu durumda dili, üslubu daha dikkatli kullanmaları gerekirken tansiyonu inatla yüksek tutmalarını anlamak mümkün değil. Bir araya gelememelerini geçtik, milletin siyasete olan güvenini gün geçtikçe tüketiyorlar. Şunu dikkate almıyorlar; siyaset mecrası bir savaş meydanı değildir. Siyasi partiler de birbirlerinin düşmanı değillerdir. Kamplaşan siyasetin sorunları doğru zeminde tartışma ve çözüme kavuşturma imkânı yoktur. Kim bu milletin siyasete olan güvenini zedelerse ülkeye en büyük kötülüğü yapmış olur. Unutulmamalı ki, bir ülkede; kendi aralarında konuşamayan, doğru zeminde tartışamayan siyasetçiler, düşünmeyen, sorgulamayan insanlar, kamplaşan, ayrışan, birbirlerine kaş çatan toplumlar, akıllarını kiraya veren bireyler varsa, o ülkenin dışarıda düşman tanımlama arayışına girmesine gerek yoktur.
Şeker Fabrikalarının Satılması
Şeker fabrikalarını özelleştirme adı altında elden çıkarmak son
tahlilde kendi insanımızı Brezilya ve Arjantin şekerine mahkûm hale
getirmek, kendi çiftçisi dururken onların üreticisini sübvanse
etmek demektir. Bu özelleştirmelerin altında AB Maastricht
kriterlerine göre tarımda çalışan nüfusu düşürme hedefi
vardır. Bu durum Anadolu’nun daha da boşalması gibi felaket bir
sonuca gider. Şekere, tütüne, fındığa kota uygulamak tarımda,
hayvancılıkta bu milleti ithalata mecbur etmek bu ülkenin
geleceğini karartır.
2019 ve Arazi Temizliği
Aldatıldık, kandırıldık, yanılmışız, ihanet ettik, yanlış yaptık,
gibi itiraflar özeleştiri ile birlikte 2019’a doğru giderken yeni
hikâyeler yazmak için arazi temizliği yapmaktır.
Aynı zamanda bu açıklamalar başarısızlığın tescil edilmesi anlamın taşır.