Bu sıralar nedense 2. Mahmut dönemine merak saldım. Malum Kavalalı İbrahim Paşa Suriye’nin tamamını ele geçirdikten sonra, Anadolu üzerine yürümüş ve İstanbul’u tehdit eder hale gelmişti. Bu durumda 2. Mahmut beklenmedik bir şekilde Rusya’dan destek istemiş, kendisine yapılan itirazlara da “denize düşen yılana sarılır” sözüyle cevap vermişti.
Aslında bugünden baktığımızda 1826 yılında Yeniçeri Ocağının kapatılmasının ardından yaşanan isyanlara karşı yetersiz kalınması ile bu dönemde ‘milli orduya kumpas’ açıklamalarının ardından yaşadığımız 15 Temmuz kalkışması arasında benzeşen taraflar var.
Sanki bugün Suriye’de içinde bulunduğumuz şartlar bazı yönleriyle o dönemle örtüşüyor.
Hatırlanacağı gibi geçen Kasım ayında Soçi’de Rusya, Türkiye ve İran bir araya gelmiş ve ‘Suriye’de siyasi uzlaşı için yeni bir aşamaya geldik’ açıklaması yapmışlardı.
Hatta bu zirveden bir gün önce Putin yine Soçi’de Esad’ı kabul etmiş ve bu görüşme de siyasi uzlaşı açıklamasının içeriğinde Esad’lı bir geçiş olabileceğine dair bir intiba uyandırmıştı.
Bu zirvede Türkiye’nin kırmızı çizgisi sürece PYD’nin dâhil edilemeyeceği idi. Rusya her ne kadar bu talebe can-ı gönülden onay vermese de en azından diretmeyeceğini hissettirmişti. Bir süre sonra da Türkiye hangi Kürtlerin muhatap alınacağına dair kanaatlerini zirve sekreteryasına bildirmişti. Bu arada önemli bir gelişme oldu. Esad geçen ay PYD’yi ‘vatan haini’ olarak tanımladı. Bu Suriye’nin bir şekilde Türkiye ile PYD konusunda aynı düzlemde buluşması olarak anlaşıldı. Kırmızı çizginin Suriye’nin toprak bütünlüğü olduğunu hatırlarsak bu açıklama Türkiye tezinin desteklenmesi olarak kabul edildi.
Böylesine bir atmosferde Soçi Zirvesi’nin yol haritasına uygun adımların daha da sık atılması beklenirken bir olağanüstü gelişme daha oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2017’nin son günlerinde gerçekleştirdiği Tunus ziyaretinde ‘Esad terörist’ demesi Soçi’de ortaya çıkan olumlu havanın aksine bir çıkış olarak değerlendirildi.
Şimdi merak edilen soru şu; Türkiye neden bu süreçte böyle bir çıkış yaptı? Esad’la ilgili kanaatleri az-çok herkes tarafından bilinen Sayın Cumhurbaşkanı bu açıklamasıyla birlikte Soçi’de beraber hareket ettiğimiz Rusya ve İran’ı neden karşısına almayı tercih etti?
ABD’nin YPG’ye verdiği destek hız kesmeden devam ediyorken, bölgede dolaylı da olsa ABD’nin tezlerini güçlendirecek bir sürece Türkiye neden girdi? Doğrusu şu an için bunun tam olarak cevabı belli değil.
İşte böylesine tartışmaların yanında şimdi de İdlib, Doğu Guta’da sivillerin katledilmesi üzerinden bu birlikteliği zedeleyen yeni bir tartışma alanı daha açıldı. Rusya ve İran’ın büyükelçileri Dışişleri Bakanlığına çağrıldı. Türkiye, Suriye