Millî Eğitim’de çalıştığım yıllarda arka sıraların “futbolcu” öğrencileriyle sıkı-fıkı olduğumuz günler çoktu. Bilhassa bahar başlangıçlarında. Bu öğrencilerin ders dinlemek bir yana, gözlerini yeni tomurcuklanan ağaçlara ve dışarıda şakır şakır gün ışığına dikerek bulundukları yerde nasıl zorlandıklarını görür, bıyık altından gülerdim...
Ben de lise yıllarında “arka sıraların” futbolcu öğrencilerinden biriydim. Kendimi istisna sayarak bu öğrencilerin hayatta çok başarılı olduklarını gördüm. Bu mektep kaçkınları, ön sıraların “cici” çocuklarını fersah fersah geçtiler.
Pek tabii bu değerlendirme başarı’dan ne anladığımıza bağlanacak. Hemen söyleyelim. Bu “arka sıra” çocukları müteahhit, banker, sanayici, ihracat-ithalatçı, tüccar, reklamcı gibi ülkemizin ve günümüzün gözde mesleklerine sahip oldular. Cici çocuklara da bunların yanında yüksek dereceli diplomalarını duvara asarak çalışmak düştü.
Bu uzun girizgâhı ülkemizin yakın tarihinde okuma’ya verilen anlamı biraz açmak için yaptım.
“Okumak” Türkçenin geçmişinde davet anlamını taşımış. Eski Türk hakanları toplantı yapacakları zaman kimi davet etmek isterlerse ona bir ok gönderirlermiş. Ok’un ve...