Kadim dostum, kardeşim İsmail Kara’nın naklettiğine göre hadise şöyle cereyan ediyor:
Karla karışık yağmurun İstanbul’u zaptettiği bir gün. Hani insan kendini bir an önce evine, sıcacık soba başına atmak ister ya, işte öyle.
O yıllarda Sultanahmet-Beyazıt hattı henüz trafiğe açık, açık olmasına ya, o havada o sıkışıklıkta arabalar saatte ancak on metre gidebiliyor.
Bir eski Pleymouth veya Dodge, her neyse o koca taksilerden biri, tam da Çemberlitaş’ın dibinde arıza yapmış.
Yolu tıkadığı için vasıtalar habire korna çalıyor. “Çek şunu şurdan be adam” diyen el-kol işaretleri, şoför çaresiz, eli....