Elli yıl önce Erzincan’da “çöp derdi” yoktu. “Atık su” meselesi de yoktu.
Belki sadece sebze halinin ve çarşı içinin çöplerini alan yaşlı bir beygirin çektiği çift tekerli ahşap çöp arabaları vardı.
Evlerden çöp çıkmıyordu.
Naylon ve deterjan yoktu.
Yemek artığı olursa kapı itlerine verilir; kavun karpuz kabukları bir tenekede toplanır, mahallede inek besleyip, süt satan aileler bunları alırdı.
Her şey son kırıntısına kadar tüketiliyordu. Zaten tüketim ihtiyaca göre idi ve her aile tüketeceği yiyeceği çokluk kendi üretiyordu.