Göz Kurân-ı Kerim’de çokluk kulak ve gönül (kalp) ile beraber anılır. Msl: “Allah size şükredesiniz diye, kulaklar, gözler, gönüller verdi” (Nahl).
İlahi kitapta kulağın daima gözden önce zikredilmesi inanılması lazım gelen gaybî durumların ancak işitmekle idrak olunmasındandır. Müminler “İşittik ve iman ettik” der. Müşrikler gözle görmek ister, ama onlara kaç mucize gösterilse de yine inanmazlar. Bu açıdan “söz”ün önemi büyüktür. “Önce söz vardı”. İlahî kelama işaret eder. Günümüzde “görsel” olanın öne geçmesi, aynı zamanda sözün gözden düşmesini getirmiştir. Jack Ellul bu durumu “Sözün Düşüşü–Paradigma Yay.” adlı eserinde geniş olarak ele almıştır.
Tasavvuf ehli maddi göz ile “kalp gözü” ayrımı yapmışlardır. Cenab-ı Hakk’ın veli kullarının “kalp gözleri” açıktır. Onlar eşyanın hakikatını görürler. Bu, onlara Cenab-ı Hakk’ın bir lütfudur. Yunus Emre şöyle diyor:
“Göz oldur ki Hakk’ı göre, gündüz gören göz değil”.
“Söz” aslî ve vazgeçilmez olan araçtır (medium). Burada “İlahî Kelâm”a işaret ettiğimiz anlaşılmıştır. Eğitimin esası da “sözlü” olmak lazım gelir. Yani hoca ile talebe, şeyh ile mürit “yüz yüze” olmalıdır.
İletişim uzmanları (aynı zamanda dilciler) bir kültürün sözlü iletişimden yazıya, basılı yayınlardan görsel olana (televizyon-bilgisayar-internet-tablet, cep telefonu vb.) kaydıkça “hakikat” ile ilgisinin kaybolacağını söylerler. Modern teknolojinin yarattığı “endüstri”ye, bilginin “mal” haline gelişine karşı olan ben de aynı fikirdeyim.