Yeni Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba ile hiç karşılaşmadım. Tanışmıyoruz yani. Ama gönülden gönüle yol var demişler. Bu halka yakın, güler yüzlü ve muhakkak merhamet sahibi zatı nedense seviyorum.
Geçenlerde bir söz söyledi, dedim tamam aynı kafadayız. Sözü şu: “Lüks otellerde porsiyonların küçülmesi taraftarıyım. Önümüze yemekler geliyor ancak yarısını yiyebiliyoruz, diğer yarısı çöpe gidiyor.”
(Hele “Açık Büfe”ler Sayın Bakan, hele onlar.)
Dünya çapında her yıl üretilen dört milyon ton gıdanın 1,3 milyon tonunun israf edildiğini biliyoruz. Bu israfa bilhassa ekmek hususunda Türkiye de dâhildir.
Biz biliyoruz ki “İsraf haramdır”. Fakıbaba’nın ikazından hareketle sözü şuraya getirmek isterim. Yine biliyoruz ki dünyada üretilen malın (paranın, servetin) yüzde doksanına, yüzde on nüfus el koyuyor. Bu ne biçim evrensel hukuk, bu ne biçim adalettir. Serbest piyasa bizi buraya getirdi. Yani “küresel sermaye”nin hegenomik hâkimiyetine.
Bu hüküm sandığın formülünü hemen herkes kabul etmiştir.