Dün
Sadrazam Mustafa Reşit Paşa bir bir nizamnâme hazırlamak üzere nâzırları topladı. Yapılan çalışmalara Sultan Abdülmecid de katılmıştı. Nizamnâmenin adı Hedâyâ-yı Memnua ve Gayr-ı Memnua Nizamnâmesi’dir (Takvim-i Vekayi, 10 Şubat 1850). Bundan böyle tüm devlet memurlarının rüşvet kabul etmeyecekleri konusunda yemin etmelerine karar verilmişti. Bu karara önce Sultan Abdülmecid uymuş, tüm nazırların huzurunda ayağa kalkarak ilk yemini kendisi etmişti. Ardından bütün bakanlar Mushaf’a el basarak devlete sadakatten ayrılmayıp rüşvet yemeyeceklerine dair yemin ettiler. Yeminin metni şöyle:
Padişahıma ve Devlet-i Aliyyelerine sadakatten ayrılmayacağıma ve her nasıl nam ve tevil olursa olsun rüşvet almayacağıma ve padişahımın ruhsatı seniyyesiyle kabulü mecaz olan hedâyâ-yı resmiyeden başka memnu olan hediyeyi kabul etmeyeceğime ve emval-i mirîyeyi irtikâp ve telef etmeyip ve hiç kimseye ettirmeyeceğime ve lüzum-ı hakikisi tebeyyün etmedikçe hazine-i mirîyeyi masarif vukuunu tecviz eylemeyeceğime ve icabı sahibi olmadıkça mücerret riayet-i hatıra mebni memur ihtihdamına lüzum göstermeyeceğime vallah...
Taşrada görev yapan askerden din adamına en küçük memurundan en büyüğüne kadar tüm devlet görevlileri, camilerde toplanacak olan halkın huzurunda yukarıda yazılan yemini edeceklerdi. Ayrıca merkezden gönderilen tamimde Bundan sonra böyle şeyleri ve emval-i mirîyeyi irtikâb edenlere insan nazarıyla bakılmayacağı herkese ilan kılınacak yazıyordu. Hedâyâ-yı Memnua ve Gayrı Memnua Nizamnâmesi’ne göre Padişahın emir ve fermanıyla ihsan olunan resmi ve aleni hediyelerden başka mücevherat, altın ve gümüşten yapılmış kıymetli eşya, kürk, şal ve kumaşlar, cariyeler, at, eşek gibi binek hayvanları, her türlü zahire ve kuru yemiş, odun ve kömür türü yakacaklar rüşvet kabul edilecek, alınması kesinlikle yasak olacaktı. Ancak bunların dışında üzüm, kavun ve karpuz, her türlü meyve, reçel, helva, yoğurt, tereyağı, süt, kuzu, balık, tavuk ve yumurta gibi şeyler külliyetli olmamak kaydıyla alınabilecekti. Örneğin; kavun, karpuz, tavuk, kuzu, helva ve reçel kâseleri beş adeti, yumurta elli adeti, yağ ise beş okkayı geçmeyecek şekilde hediye edilebilecekti. Eğer bu hediyelerin karşılığında en ufak bir menfaat beklentisi varsa bunlar da zinhar alınmayacaktı. Ayrıca bir memurun emri altında görev yaptığı ve kendisinden derece olarak yüksek amirine hediye vermesi de yasaktı. Çünkü bu hediye, o kişinin kendi memuriyetinin yükseltilmesi için verildiği izlenimi yaratabilirdi.
Bugün
2004 yılı, ülkemizde etiğe dayalı bir yönetim sisteminin oluşturulmasında dönüm noktasıdır. Bu tarihte çıkarılan 5176 sayılı “Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile Kamu Görevlileri Etik Kurulu kurulmuştur.