Bu hafta futbola dair yazayım, dedim. Çünkü nasıl olsa bizim memlekette din, siyaset ve futbol hakkında konuşmak/yazmak hiçbir ehliyet/liyakat şartı gerektirmiyor, hatta zamanın ruhu uyarınca ehliyet ve liyakat gibi şartlar lüzumsuz bile sayılıyor diye düşündüm. Malum, UEFA EURO futbol şampiyonasında oynadığımız ilk iki maçı kaybettik ve attığımız sıfır gole karşılık beş gol yedik. Böylece önümüzdeki maçlara bakma şansımızı hemen tamamıyla yitirdik. Bu turnuvaya katılışımız, köre atıp topala vurmak gibi bir süreçte şans faktörüne bağlı olarak gerçekleştiğinden, ilk iki maçta aldığımız sonucu kötü sürpriz saymamak gerek. Ayrıca, hamurumuzda futbol mayası taşımadığımız ve futbolla ilgili liyakat şartlarına riayetten nasipsiz olduğumuz...