Mustafa Öztürk Karar Gazetesi

Haşvîlik sorunumuz

Haşvîlik, İlahiyat alanının dışında pek bilindik bir isimlendirme değil… Bu yüzden, önce Haşvîlik nedir sorusundan başlayalım, daha sonra bunun nasıl bir sorun olduğunu...

02 Kasım 2019 | 82 okunma

Haşvîlik, İlahiyat alanının dışında pek bilindik bir isimlendirme değil… Bu yüzden, önce Haşvîlik nedir sorusundan başlayalım, daha sonra bunun nasıl bir sorun olduğunu anlatmaya çalışalım. Arap dilinde “yastık, minder gibi şeylerin içine konulan dolgu malzemesi, gereksiz ve anlamsız söz/görüş” gibi manalar taşıyan “haşv” kelimesine nispet ekinin ilavesiyle oluşan “Haşvî/Haşviyye” isimlendirmesi, İbn Teymiyye’nin dediği gibi belli bir gruba veya belli bir görüşe işaret etmemekle birlikte, genel olarak avamilik ve cahilliği imler. Daha özelde ise dinî alanda manasız görüşlere sahip kimseleri niteler. Özünde zem/yergi vurgusu taşıyan Haşviyye isimlendirmesi zamana, zemine ve bu isimlendirmeyi kullanan kişinin niyet ve maksadına göre az çok farklı göndermelere sahip olsa da klasik İslâmî kaynaklarda “dinî konularda nasların zâhirî manalarına bağlı kalıp akıl yürütmeyi terk etmek, itikâdî ve amelî konularda Hz. Peygamber’e atfedilen tüm rivayetleri peşinen kabullenmek Haşviyye’nin temel görüşüdür” şeklinde geçen tanımlama, spesifik olarak Ehl-i Hadis (Selefiyye) ekolünü “Haşviyye” olarak kodlar. *** İbn Rüşd’den Ebü’l-Muîn en-Nesefî’ye, İbn Asâkir’den Sübkî ve Nevbahtî’ye kadar çok farklı ekollere mensup âlimlerin de tercih ettikleri bu kodlama bize göre de doğru bir kodlamadır. Yani Haşvîlik spesifik olarak Ehl-i Hadis (Selefiyye) ekolünce temsil edilen dinî anlayış ve söylem tarzına uygun bir sıfattır. Ehl-i Hadis Haşvîliği gerçekten ciddi bir sorundur ve bu sorun günümüz Türkiye’sinde adeta Lale devrini yaşayan sığ “Ehl-i Sünnetçilik” söylemine de damga vurmuştur. Ehl-i Hadis patentli Haşvî zihniyetin günümüz Türkiye müslümanlığına armağan ettiği temel sorunlardan biri, dinin özel mülkiyet gibi telakki edilmesi ve inhisarcı bir dille Allah adına konuşmakta beis görülmemesidir. Gerek Hatîb el-Bağdâdî’nin Ehl-i Hadis’i “Allah’ın insanlar arasındaki mutemet temsilcileri (ümenâ), şeriatın temel direkleri (erkân), dinin bekçileri (hazene)” gibi sıfatlarla anması gerekse sistematik Selefîliğin meşhur temsilcilerinden İbn Kayyim el-Cevziyye’nin Selefî bir yaklaşımla İslam fıkıh düşüncesini ele aldığı eserini “İ’lâmü’l-Muvakkıîn an Rabbi’l-Âlemîn” diye adlandırması manidardır.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Galiba önümüzdeki maçlara bakamayacağız 19 Haziran 2021 | 99 Okunma İnsanlık ailesinin musibetle imtihanı 28 Mart 2020 | 677 Okunma Bunca ilgi ve alakaya kayıtsız kalamazdı 22 Şubat 2020 | 1.988 Okunma Kıymet ‘nedret’e, kıymetsizlik ‘vefret’e 15 Şubat 2020 | 626 Okunma Karakter aşınması ve gözün vicdanı 08 Şubat 2020 | 448 Okunma