Yahudi asıllı ünlü filozof Spinoza’nın kendi dinî cemaati içerisindeki konumu ile günümüz Türkiye’sindeki cemaatçi müslümanlar nezdindeki konumumu epey zamandan beri birbirine benzetirim. Cemaatçi yapılar nezdinde benim konumum “anomali”ye karşılık gelir. Steven Nadler’in Spinoza A Life eserinin tercümesinde Ulus Baker’in ifade ettiği gibi Spinoza da kendi çağının bir anomalisidir. Muhtemelen İspanyol veya Portekiz göçmeni bir Yahudi ailesine mensup olan Spinoza 1656 yılında henüz 23-24 yaşlarında bir genç iken Amsterdam Yahudi cemaati tarafından aforoz edilir. Aforoz (Cherem) metninde şu ifadelere yer verilir: “(…) Onu gündüz ve gece, uyuduğunda ve uyandığında, sokağa çıktığında ve evine döndüğünde lanetliyoruz… Tanrı’nın öfkesi ve kıskançlığı ve bu kitapta yer alan bütün beddualar onun üstüne olsun; Tanrı onun ismini kendi katından silsin… Kimse onunla yazılı veya sözlü yoldan iletişim kurmayacak, ona herhangi bir iyilik sağlamayacak, aynı çatı altında bulunmayacak ve onun tarafından yazılan hiçbir eseri okumayacaktır. ” *** Spinoza gençlik çağlarında Yahudilikteki geleneksel öğretiler ve genel kabullere karşı çıkar. Başlangıçta sert biçimde uyarılan filozof görüş ve düşüncelerini savunmaya devam edince Yahudi tarihinin belki de en ağır aforozuna uğrar. 1656 yılında uygulanan bu aforoz hükmü resmî olarak hâlen kaldırılmamıştır. 23-24 yaşlarından itibaren tüm Yahudi dostlarından ve aile efradından koparılıp insanlarla görüşme yasağı getirilen Spinoza inzivaya çekilir. Daha sonra hahamların talebi üzerine Amsterdam Belediyesi’nin kararıyla yaşadığı şehirden de ayrılmaya mecbur edilir.