Yaralı gönlüm Ramazan ayının manevi atmosferi içerisinde ümit verici yazılar yazmayı o kadar çok arzu ediyor ki… Ancak gördüğüm ve müşahede ettiğim manzaralar kalemimi ümit deryalarında gezinmekten mahrum bırakıyor.
Maalesef fitne, kibir, fesat ve münafıklık kavramlarının tezahürü bütünüyle İslamcı mahallesinde kol geziyor!
İtibar koruma adına başkalarının izzetinden izzet devşirme yarışında olan muhafazakârlar yalan üstüne yalan söylemekten beri durmuyor!
“Doğru” ortaya çıkarsa gösterilen teveccüh azalır endişesi ile “ben güçlüyüm” imajından asla vazgeçilmiyor!
Köşe kapmaca, köşe dönmece, liyakat sahibi olmadan makam sahibi olma günümüz Müslümanlarının başlıca sıfatları haline gelmiş. Cemaatler birbirinin kuyusunu kazmakla, siyasiler birbirinin ipini çekmekle o kadar meşguller ki İslam dinine mensup olmanın getirdiği güzel ahlaktan fersah fersah uzaktalar.
Başarı sadece para ve statü kazanma odaklı algılanıyor ve bu kazanım (!) için bütün yollar mubah sayılıyor!