Ülkemiz son yıllarda, özellikle de son günlerde "varlık" ve servet üzerinden büyük tartışmalara sahne oluyor. Yıllardır en zor badirelerden yüz akıyla çıkan muhafazakâr camia maalesef varlıkla olan imtihanda kıblesini (doğru yolunu) şaşırmış durumda.
Kürşat Ayvatoğlu özelinde yaşanan ve ortalığa saçılan "varlık" tartışmaları artarak devam ediyor. Bir büro elemanı olan Ayvatoğlu’nun yaşadığı hayat tarzı ve sahip olduğu varlığın savunulacak bir tarafı yok.
Ben bütün bunların dışında bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Aslında bu konuda daha önce defaatle birçok üstat ve yazar tarafından yazıların kaleme alınmış olması ve uyarı mahiyetinde çaba sarf edilmesine rağmen “varlık” tuzağına düşülmüş olması beni derinden etkiliyor.
Aliya İzzetbegoviç’in çok vecizane bir şekilde ifade ettiği “Davalar acılar içinde doğar, refah içinde ölür.” sözünün “refah içinde ölme” kısmına acı bir şeklide tanıklık ediyoruz maalesef.
Ne mutlu bana ki “acılar” kısmına da şahitlik ettim. Özellikle gençler tarafından yazılan destanları görme bahtiyarlığına erişti bu gözler. Müşahede ettiğim medeniyet inşa edebilecek potansiyele sahip gençler oldu.