İki gündür şunu izliyoruz. Futbolda fizik kalite uçmuş gitmiş vaziyette. Rahmetli futbol edebiyatçısı İslam Çupi, ki bu gazetenin de köşesini yazılarıyla onurlandırmıştır, doksanlı yıllarda topçuların makineleşmeye başlamasının futbolu öldürdüğünü yazmıştı. Usta haklı olarak endişeliydi!
Artık Payet gibi sanatçı ruhlu adamlar çimin üzerinde
salınmadığında saf bir atlet performansı izlediğini
hissediyorsun.
Koşular, baskılar, ani dönüşler, hız ve bunu engellemeye yönelik
içinde futbolcunun kemiğinde acı hissettiren darbeler. Çekilmez
oluyor. Hem oynayana hem izleyene.
Dün gece İngiltere’de “Şuraya da bir ince pas ekleyelim” diyen isim, maça orta sahada başlayan Rooney’di. Takımı o kadar hızlıydı ki zaman zaman onun da ayakları yetişmez oldu. Yine de zekice dokunuşlar hep ona aitti.
Arkadaşlarına alan yaratan, oyunu kanatlara yönlendiren adamı
erken çıkardılar. Hızlı oyunun bir emriydi o değişiklik.
İngilizlerin bu koşan dayanıklı adamlarına Rusya da kaba bir güç
ortaya koyarak karşılık verdi. Direndi. Dier’ın golüne bununla
cevap verdiler.