Galatasaray güzel romanın harika ilk cümlesi gibi başladı. Sonrasında okudukça yavanlaşan ucuz bir roman gibi bitirdi. Osmanlıspor ise maçta baştan sonra iyi oynayan, ne oynadığı belli olan, estetik ve atletik tüm güzellikleri sergileyen taraftı. Galatasaray'ın elbette istediklerini yapamamasında hava ve zemin koşulları gibi önemli bir mazereti var. Ancak lider Başakşehir kazanmışsa ve takip ettiğin Beşiktaş bir gece önce kaybetmişse tüm mazeretlere rağmen daha gayretli olmak gerekirdi. Taktik planı yoktu veya Osmanlı Stadı'nın şartlarından dolayı tutmadı. Sadece anları iyi oynayarak bir puanı hanesine yazdırdı. İlk golde harika paslaşmalar ve ikinci golde Semih'in insiyatif alışı. Bu bir puan kötü mü, değil. Fakat şampiyonluk yolunda oynanan bu oyun yeterli değil.
Gaziantep maçını kendi evinde kazanırken verdiği pozisyonları, daha dikkatli olması gereken Osmanlı maçında önlemek adına hiçbir şey yapmadılar.
Takımda ayakta duran biraz Sneijder, biraz Bruma'ydı. Hakan, sakatlanana kadar Serdar, Semih ve Carole direndiler. Ancak orta sahada oynayan arkadaşları yardım etmediği için yalnız kaldılar. Çok pozisyon vermeleri onlardan kaynaklanmadı.
Riekerink'in değişiklikleri de enteresandı. Böyle bir deplasmanda rakibin etkili kanat hücumlarına karşılık, maça sağ kanatta Sabri ve Linnes'i önlü arkalı oynatarak başlayabilirsiniz. Fakat maç 1-1'ken maçın bitiriş on birini Sabri-Linnes ile yapmazsınız.