Vücudumuzun temelde üç ihtiyacı var. Uyku, gıda ve hareket. Onu bu ihtiyaçlarını karşılayarak az ya da çok dengede tutabiliyoruz. Az ya da çok diyorum çünkü hasta olmamak için alabileceğimiz önlemler moda gibi sürekli değişiyor.
Doktorlardan bazıları bir şey tavsiye ederken diğerleri başka bir şeyi tavsiye edebiliyor. Kimisi hasta olmamak için bol bol tereyağı tüketmek gerektiğini söylerken kimisi uzak durulması gerektiğini söylüyor.Grip aşısını tavsiye eden de var etmeyen de. Bebekler için oda sıcaklığı 21 derece olmalı diyen de var 26 derece olmalı diyen de. Her zaman söylüyorum; ‘uzman tavsiyesinden yararlanmak ciddi bir uzmanlık gerektiriyor’.
Bugünlük beden sağlığı ile ilgili ayrıntılı önlemleri bir tarafa bırakalım. Peki ya ruh sağlığı, onu korumak için neler yapılabilir? Öncelikle şunu söylemekte yarar var. Ruh sağlığını korumak için alınabilecek önlemler beden sağlığını korumak için alınabilecek önlemlerden daha açık ve net.
Durum şöyle: Bir kimsenin kendisinde depresyon, panik atak, paronaya, şirofreni, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ve benzeri bir sorun ya da hastalık olup olmadığını teşhis etmesi imkansıza yakın zorlukta. Bunu sadece uzmanların yapması gerekiyor. Ayrıca teşhis uzmanlar tarafından yapıldıktan sonra tedavi yöntemi olarak da kişinin inisiyatif alabileceği bir durum yok. En doğrusu kabullenmek.
Grip olunca nane limon tüketir gibi ruh sağlığı bozulanlara sunabileceğimiz standart bir tedavi yöntemi yok. Burada da işi sadece uzmanlara bırakıyoruz. Amacımız sadece ruh sağlığı yerinde olan kişilere hitap etmek. Bunu özellikle söylüyorum. Çünkü toplumumuzda bu mesele yanlış anlaşılmaya müsait.
Mesela “aile kişinin en büyük destekleyicisidir, eşler birbirinin ruh sağlığının korunmasına yardımcı olur” dersem bu “delileri tedavi etmek için evlendirmek gerekir” gibi bile anlaşılabilir. Dolayısıyla bu yazıda sadece işler yolunda iken destek alabileceğimiz kurumlardan veya kişilerden bahsediyoruz.