Öncelikle toplumun hassasiyetleri gözetilmelidir. Sadece belli bir kesimin acılarını gündeme getirmek şık değildir. Bütün toplumu düşünmeliyiz. Çünkü toplumun her kesimi var olabilmek için zaman zaman ciddi bedeller ödemektedir. Bu bedeller görmezden gelinemez ağırlıktadır.
İkincisi, nezaket elden bırakılmamalı. 103 emekli generalin bildirisi ile ilgili tartışmayı takip ediyorum. Küfür ve hakaretler havada uçuşuyor. İnsan “önce seviye” demeden edemiyor. Nezaketsizliğin konuyu gölgede bıraktığı tartışmalardan hiçbir kalıcı sonuç çıkamaz.
Üçüncüsü, bir tartışma programında her konu için mümkün mertebe o konunun uzmanları çağrılmalıdır. Belli gazetecilerin ekranda tüm konuları tartışmaları doğru değildir. Gazeteciler program yapabilir ama programlara sık sık uzman olarak çağrılmaları gariptir.
Dördüncüsü, tarafsız olunmalıdır. Tartışmanın amacı hakikati ortaya çıkarmaktır. Zaten değiştirmeyi planlamadığınız sabit bir görüşünüz varsa tartışmamalısınız. Şu ana kadar hiçbir televizyon programında tartışanlardan birinin fikir değiştirdiğine şahit olmadım.
Beşincisi, kişileri değil konuları tartışmalıyız. Bu, kişilere zarar veriyor. Ayasofya imamı tartışılıyor. Ne kadar süre tartışılıyor? Niçin tartışılıyor. Birkaç hafta tek bir insan tartışılıyor. Bu bir nevi linçtir. Bir kişi bu tartışmayı kaldıramaz. En son görevinden ayrılmasından da fark edebiliriz.
Altıncısı, bir programda birçok konu yüzeysel şekilde ele alınacağına tek konu daha derinlikli ele alınmalıdır. Böyle olunca donanımlı konukların da farkı ortaya çıkar. Tartışma esnasında ciddi kurumların uzun süre emek harcayarak hazırladığı raporlar da dikkate alınmış olur.