“Yurt dışında okuyanlar Türkiye’ye döndüklerinde iş hayatına 1-0
önde başlarlar” deniyor. Kısmen doğrudur, eğitimlerini yurt dışında
alanlarTürkiye’de daha hızlı iş buluyor. Şirketler bu kişilerin
kendilerine vizyon katacaklarını, ufuklarını genişleteceklerini
düşünüyorlar.
İşverenler yurtdışında eğitim almış çalışanlarından daha fazla
yararlanacaklarına kesin gözüyle bakıyorlar.
Ortadaki yanlış düzeltmeliyiz. Bir işte birkaç yıl çalıştıktan
sonra lisans ya da yüksek lisans eğitiminizi nerede aldığınızın pek
bir önemi kalmaz. Bu noktada performans tek faktörolarak ön plana
çıkar.
Yani yurt dışı eğitiminin elbette ki avantajları vardır.
Avantajları olmak zorundadır. Zaten bu avantaj için aileden ve
ülkeden ayrı kalmayı ve masraf yapmayı göze alıyoruz. Ama bu
eğitimden bir mucize de beklenmemelidir.
Eskiden bir mucize vardı. Bu mucize yabancı dildi. Ülkemizde
yabancı dil sadece kitaplardan öğreniliyordu. Dolayısıyla yurt
dışında eğitim almış olanlar dili gerçekten çok daha rahat konuşur
ve iş hayatına önde başlardı. Şimdi şartlar biraz daha değişti.
İnternetin de verdiği imkanlarla hiç gitmediğiniz ülkenin şivesini
konuşmanız mümkün.
Dolayısıyla yurt dışında okuyan iş hayatına 1-0 önde başlar
iddiasının yeniden temellendirilmesi ve tek nedene değil “dil”,
“eğitim kalitesi” “Türkiye şartlarına uygunluk” ve “sosyal
imkanlar” gibi birkaç sağlam nedene bağlanması gerekiyor.
Yurt dışı hayalinin bizi kör etmesine izin vermemeliyiz. Yurt dışı
diye sıradan bir ülke, sıradan bir üniversite ve sıradan bir bölüm
seçmek bizi öne geçirmeyeceği gibi geriye de atabilir.
Gelişmiş bir ülkenin, saygın bir üniversitesinin, kaliteli
bi...