Uçsuz bucaksız coğrafyalara hükmeden atalarımızın kahramanlıklarını okuyarak, dinleyerek büyüyen bir neslimiz her zaman olmuştur. Çünkü bu toprakların hikâyesi, tarihlerin yazılmaya başlamasıyla eşdeğer bir geçmişe sahip.
Sınır tanımaz umutlarımızın, hedeflerimizin olmasını kimse şimdi kalkıp da yadırgamaya, küçük görmeye çalışmasın. Bugün Türkiye ne yapıyorsa geç kalmış bir tarihi tekrar yazıyor, o kadar.
Tarihin görkemiyle övünmek ruha şifa olabilir ama daha da önemlisi tarihi bilmektir.
Tarihimiz ahkâm kesmeyi kaldıramayacak kadar kendine has bir geçmişe sahip. Bugün “Bizim ne işimiz var sınır ötesinde, Kerkük’ten bize ne, Halep ne yana düşer, İdlip Türkiye’ye yakın mı?” diyenler için hızlandırılmış bir tarih ve coğrafya dersine ihtiyaç var.
Dünyaya ümmet penceresinden bakanların sınırları olmaz. Yanı başındakinin de en uzağındakinin de elini tutmasını bilmektir Müslüman olma bilinci. İşte bu yüzden Türkiye’nin belki görünen sınırları vardır ama bir de görünmez sınırlara sahiptir Türkiye.
Millet olma bilincine sahip olmak da önemli. Millî duygular manevi duygularla harmanlanarak kendinde güç bulur. Millî olmak, sahip olma duygusunun pekişmesinden geçer.