Bir yılı geride bırakmanın vermiş olduğu hüzün, telaş, muhasebe duyguları derken geçip giden zamanın hızına yetişemiyoruz. Derin bir yara gibi içimize işliyor zaman.
Ben bu hafta geride bıraktığımız yılı değil de edebiyat dünyasının internet ile olan imtihanını anlatmak istiyorum. Çünkü bir imtihan ile karşı karşıyayız. Kaynağın kitap olmadığı, bilgiye; özellikle kirletilmiş bilgiye kolay ulaşmanın yolu olan internetin tercih edildiği bir dünyada yaşıyoruz.
Bir şiire ihtiyaç duyulunca başvurulan kaynak şairin kitabı olması gerekirken son zamanlarda internette bulunan şiirlerin doğruluğuna bakılmaksızın pervasızca şiirler sanal ortamda, kitaplarda paylaşılıyor. Kitaptan uzaklaşmanın, kitabı hayattan çıkarmanın ve kolaycılığa kaçmanın bir neticesidir bu.
Kitaplar dururken bir başka kaynak aramak insanın başına ne haller getirir en hazinini geçen hafta yaşadık. Necip Fazıl Ödülleri’ni duyuran gazete, bu duyuruyu daha etkili hale getirmek için olsa gerek Üstad’ın bir şiiri ile bunu yapmak istemiş olacak ki internet aleminde en sık kullanılan resimli bir Necip Fazıl şiirini manşete taşıdı. Sonuç nedir; şiir Necip Fazıl’ın değil.
Sıradan okuyucuların bunu yapması bir nebze hoş karşılanabilir ama gazetelerin, dergilerin böyle hatalara düşmeleri hoş karşılanacak bir durum değil.
Necip Fazıl şiirine ulaşmak o kadar zor değil ki. Üstad’ın Çile adlı bir kitabı varken arama motoruna güvenmek de neyin nesi…