Üçüncü sınıfa geçtiğim yıl annem raftan Minyeli Abdullah’ı indirdi, bana verdi. “Hadi bu kitabı bize oku.” dedi. Anneannem ile birlikte pür dikkat beni dinlemeye başladılar. Ben de en güzel okuyuşum ile kitabı her gün okudum. Daha sonra sırasıyla diğer kitapları ben okudum, onlar dinledi.
Kitaplar bitince babam akşam gelirken elinde yeni bir kitapla çıkageldi. Ahmet Günbay Yıldız, Şule Yüksel Şenler, Muzaffer İzgü, Kemalettin Tuğcu kitaplarını beni bir film izler gibi gözlerini kırpmadan dinleyen anneme ve anneanneme kitapları okudum. Ahmet Günbay Yıldız ile ağlayıp Muzaffer İzgü’nün Ökkeş serisi ile kahkahalara boğuldular.
İlkokul bitip de ortaokula geçince kaydolduğum Adapazarı İmam Hatip Lisesi’nin ortaokul kısmında özellikle ağabeylerin dilinde Sakarya Türküsü, Çile, Bayrak, Naat gibi şiirler dolanıyordu. Sakarya’da yaşıyorduk ve Sakarya Türküsü şiiri o şehrin insanları için eşsiz bir değere sahipti. Okuduğum sayısız romanın yanına şiirleri de koymaya Necip Fazıl ile başlamıştım.