AKM’nin yıkımına nihayet başlandı. Yıllardır bir hayalet gibi İstanbul’un tam merkezinde öylesine, giderek daha da hırpalanan görüntüsüyle duran AKM artık yeniden inşa sürecine girecek. Benim için çelişkili duygular demektir bu bina. Bir yanda çocukluğumun o çok özlediğim cumartesileri... Babam ve annemle iki haftada bir cumartesi sabah 11.00’de gittiğimiz çocuk opera ve baleleri... Lise yıllarımda arkadaşlarla buluşmanın değişmez adresi: AKM önü. Üniversitede bilet bulup konser izlediğimiz AKM akşamları...
Diğer yanda tüm bu duygusal izdüşümlerine rağmen gözümü kapayamayacağım bir çirkinlik abidesi.. Estetikten yoksun, sanki Sovyet döneminden kalma, karanlık, bireyi ezen, yaratıcılığı öldüren mimarisi...
Dolayısıyla onun çağrıştırdıklarını sevip özlemekle birlikte AKM’yi elbette ki İstanbul’a hiçbir zaman yakıştıramadım. “Yaptırmayız”, “İstemeyiz”diye özetlenebilecek tepkileri ve kapısına kilit vurulmuş halini görmek ise bir İstanbullunun geçmişinin silinmesini görmek demekti. Acı verici. Unutmak isteyeceğin, kötü bir rüya gibi...
Çok şükür bu süreç bitti. AKM yıkılıyor. Fakat şimdi de ortada koskoca ve hayati bir soru var: Yerine ne yapılacak?