Cumartesi sabahı Kayseri’deki saldırı haberini alınca beynimden vurulmuşa döndüm. Yine giden canlar, ateş düşen evler... Kötü, çok kötü bir his her saldırıyla birlikte gelip mideme oturuyor. Orayı sıkıyor da sıkıyor. İsyan ediyor insan, ne yapacağını bilemiyor... Üstelik Kayseri benim için herhangi bir yer değil, babamın memleketi. Orada yaşayan akrabalar çok... Bomba, yengemin bağ evine giden yolun biraz aşağısında, hafta içi olsa çok kalabalık olabilecek üniversite hastanesinin hemen yakınında patladı. Benim de aşina olduğum, çocukluğumun yazlarından hatırladığım bir noktada.
Genelkurmay Başkanı’nın memleketi
Peki, Kayseri neden seçilmiş olabilir? Aklıma hemen Genelkurmay
Başkanı Hulusi Akar’ın Kayserili olduğu geldi. Üstelik askerlerin
hedef alındığı bir saldırı. ‘Sizi can evinizde vuruyoruz’ mesajı.
Öte yandan, saldırı anından itibaren çokça dillendirilen Beşiktaş
saldırısıyla benzerlik meselesi de önemli.
Konuştuğum, terör üzerine çalışan uzman isimlere göre, maalesef PKK
askeri operasyonlarla zayıflamakla alt edilemeyecek bir taktik
izliyor. Metropollere sabıkası olmayan bombacılarla saldırıyor.
Bunları bulmak zor değil, zira içeride de dışarıda da sahipsiz,
kolay manipüle edilebilen gençlerin sayısı her geçen gün
artıyor.
Öte yandan, yanı başımız zaten bir cinayet fabrikası. Suriye’den
üstelik arkasında büyük devletler ve istihbarat örgütleri varken
silah ve bomba bulmak işten bile değil. Yani bomba ve bombacı
bulmak için elverişli bir dönem.
Peki, amaç ne? PKK’yı çok yakından tanıyan İlhami Işık’a göre amaç
Kürtleri metropollerde yaşayamaz hale getirmek. Türkleri Kürtlere
karşı kışkırtmak. Nitekim Orta Anadolu bu açıdan kolay
kaynayabilecek bir coğrafya izlenimi veriyor. Geçtiğimiz hafta
bölgeye giden Lacivert dergisinin Genel Yayın Yönetmeni sevgili
Meryem İlayda Atlas ile döner dönmez konuşmuştum. Bana anlattıkları
arasında dikkatimi en çok şu husus çekmişti: Son dönemde
Güneydoğu’dan üniversite sınavlarını kazananların sayısı artıyor
ancak bu öğrencilerin önemli bir kısmının puanı henüz İstanbul gibi
metropollere yetmiyor, Orta Anadolu’daki üniversitelere yetiyormuş.
Ancak orada büyük bir sosyal dışlanmayla karşılaşıyorlarmış, hatta
bir kısmı dayanamayıp üniversiteyi bırakarak geri
dönüyorlarmış.