Anayasa Mah- kemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili verdiği karar 10 gündür ülkenin en çok konuşulan gündem maddesi. Karar açıklanmadan önce de, geçen haftaki yazımda da aynı şeyi söyledim: Ben tahliyelerin doğru olduğunu düşünüyorum ancak Dündar-Gül olayının cemaatin devletin içindeki çeteleşmesiyle yürütülen haklı mücadeleyi sulandırmak için bir araç olarak kullanılması tehlikesine karşı da uyanık olunması gerektiğini söylüyorum. Paralel çeteyle mücadele Türkiye’nin geleceği için hayati önemde. Bu noktada mesela Bülent Arınç’ın bu mücadeleyi önemsemeyen, hatta paralel yapı için avukatlık yapmaktan bahseden tavrını son derece sakıncalı buluyorum. O sebeple Anayasa Mahkemesi’nin genel iradesinin paralel yapıyla mücadele mevzusunda Bülent Arınç gibi düşünüp düşünmediği de benim için önemli bir mevzuydu. Kafamdaki soru işaretlerini gidermek için Anayasa Mahkemesi’nden kritik birkaç kaynakla konuştum. Hem Dündar-Gül kararının ayrıntılarını hem de Anayasa Mahkemesi’nin paralel yapıya yönelik genel tavrını öğrendim...
Öncelikle şunu söyleyeyim: Mahkemenin kahir ekseriyeti bu noktada son derece duyarlı. Devletin ve yargının içindeki paralel çeteleşmenin Türkiye için büyük tehdit olduğunun altını çiziyorlar ve bu konudaki hukuki mücadeleyi çok önemsiyorlar. Bunu sözle değil mahkeme kararlarıyla da ortaya koyduklarını söylüyorlar. Nitekim konuştuğum kaynaklar iki konuyu vurguladılar: Hem Fethullah Gülen hem de Hidayet Karaca tıpkı Dündar-Gül gibi kendilerine yönelik tutukluluk kararlarında hak ihlali olduğu yönünde itiraz etmişlerdi. Anayasa Mahkemesi ise bu iki itirazı da reddetti ve tutuklama kararlarının haklı olduğuna hükmetti. Bu karar -özellikle de Gülen’e dair verilen tutuklama kararının onaylanması- gerçekten de paralel yapıyla mücadelenin AYM tarafından onaylanması konusunda çok önemli. Aynı şekilde, Anayasa Mahkemesi’nin MİT TIR’larının durdurulması skandalına karşı tavrı da kritik bir önem arz ediyor.
MİT Kanunu ile ilgili AYM’nin kritik kararı
Nitekim AYM üç gün önce açıklanan kararında MİT’in görev ve
faaliyeti kapsamında olduğunu belirttiği veya belgelendirdiği
eylemlerle ilgili cumhuriyet savcılarının soruşturma yapma ve kamu
davası açma yetkisini kaldıran düzenlemeyi anayasaya uygun buldu.
Bu karar mahkemenin MİT TIR’larının durdurulmasına karşı net bir
tavır aldığını gösteriyor.
Gelelim mahkemenin anayasanın basın özgürlüğünün kısıtlanması
diyerek esasa girdiği iddiasına ve gerekçeli karardan önce kararın
açıklanmasıyla ilgili tartışmaya...
Öncelikle: AYM ‘Gazetecilik hakkı ihlal ediliyor’ diyerek davanın
konusuna yani esasa girdi iddiası: Mahkeme yalnızca tutukluluk
hukuki değil, dedi. Anayasa’nın 26 ve 28’inci maddesine atıf
yapılması ‘Bu hukuksuz tutuklamalar gazetecilik faaliyeti üzerinde
olumsuz etki yapar’ anlamında. Kaynaklarımın defalarca altını
çizdiği husus, mahkemenin davanın içeriğine yönelik ‘Bu
gazeteciliktir’ gibi bir tavrının olmadığı ve olamayacağı. Öze
ilişkin bir şey söyleme hakkına sahip olmadıklarını ve kararın
beraat anlamına gelmediğini özellikle vurguluyorlar.
Başbuğ’da da, Balbay’da da gerekçe beklenmedi