NEMLİ, boğucu ve yemyeşil bir coğrafyadan, soğuk ve kurak bozkırlara cuma sabaha karşı indik. Bangladeş’ten Kazakistan’a gelme sebebimiz aynı gün akşam saatlerinde buraya varacak olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gezisine iştirak etmekti. Ancak açıkçası saat dışında hiçbir ortak noktası olmayan, dünyanın birbirine neredeyse taban tabana zıt iki noktasına uykusuz ve çok kısa sürede seyahat etmek vücudu ve kafayı epey sarsıyor. Cuma öğlene doğru Astana’da uyandığımda zaman, mekân, iklim birbirine karışmıştı sanki...
Astana, son yıllarda dünyada en hızlı gelişen şehirler arasında kabul ediliyor. 1998’de başkent ilan edildiğinde bir avuç nüfusuyla neredeyse hiçbir şeyin olmadığı bir kasabaymış. Son 10 yılda ise dev projeler, otoyollar ve otellerle büyük bir cazibe merkezi haline gelmiş. Kazakistan’ın Almatı’dan sonra ikinci büyük şehri. Bugün nüfus 1 milyona yaklaşıyor.
Kazakistan, Türkiye’nin yaklaşık 4 katı büyüklüğünde bir yüzölçümüne sahip, ancak topraklarının çoğu çöl ya da yarı çöl. Uçsuz bucaksız ülkenin nüfusu sadece 18 milyon. Öte yandan bölgenin tartışmasız incisi. Diğer Türk devletler içinde en zengin ve en gelişmişi.
Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinin birkaç amacı var. Öncelikle ikili ilişkileri geliştirmek, Kazakistan ile ticaret hacmini 2 milyar dolardan 5 milyar dolara çıkarmak. Türk iş dünyasının burada önemli yatırımları var ve otoyol, inşaat gibi yeni ve önemli projelere de imzalar atılıyor.
**************
EXPO’NUN YILDIZ PAVYONU
SEYAHAT haziran ayında açılan EXPO’nun da kapanışına denk geldi. Biz dönerken şehirde kapanmadan EXPO’yu gezme telaşını da çok net gördük. 3 ay içinde 3 milyon 370 ziyaretçisi olmuş fuarın. “En çok rağbet gören ülkeler hangileri?” diye sorunca “Mısır ve Türkiye” diyorlar. Almanya, ABD, İtalya sonra geliyor.