Bu ülkenin ‘kâğıt üzerinde aydınları’ arasında prensipsizlik bir resmi ideoloji adeta. İstisnalar hariç Türkiye’nin yazar çizerlerinde ilkesel duruş yok. Entelektüel tutarlılık yok. Felsefi omurga zaten hiç yok!
Düşünün, bir yazar senelerdir savunduklarına tamamen aykırı bir işe imza atıyor, sonra da imzaladığı bu tuhaflığı eleştirenlere pişkince hakaretler yağdırıyor. Bu toprakların az sayıda ilkesel duruş sahibi entelektüellerinden Ali Bayramoğlu ve Halil Berktay’a edilen hakaretlerden bahsediyorum tabii ki.
Türkiye’nin Angela Merkel’e şikâyet edilip adeta ülkenin siyasi düzenine bir Batı müdahalesi talep edilen o bildiriyi mesela Fuad Ajami gibi düşünen Türk akademisyenler imzalasa söyleyecek sözüm olmaz. Çünkü bu, benim son derece yanlış bulduğum ama kendi içinde tutarlı bir tavır olur. Geçtiğimiz yıl vefat eden Arap akademisyen Fuad Ajami, senelerce Arap âlemine Batı’nın müdahale edip Arap coğrafyalarını adam etmesini talep etmiş bir isimdi. ABD’nin elindeki tüm askeri ve ekonomi-politik enstrümanlarla Arap dünyasına şekil vermesini isteyen bir aydındı. Nitekim bu uğurda ABD’nin 2003’teki Irak işgalini dahi açık açık savunmuştu. Kelimenin tam anlamıyla bir neo-kolonyalist ve neo-oryantalist kafaya sahipti.
O sebeple de Ajami ABD medyasında çok popülerdi. 2003 Bush işgalinin Irak halkına ne kadar yararlı olacağını TV kanallarında anlatıp dururdu. Irak’ta netice ortada. O günden bugüne ölen insan sayısı yüz binleri geçti.
Peki, senelerce ‘Türk Fuad Ajami’lerine hitaben en ağır yazıları kaleme almış ve neredeyse kişiliklerine hakaretler etmiş bir akademisyen nasıl kalkıp bu neo-kolonyalist bildiriyi imzalayabilir? Buna tutarsızlık ve omurgasızlık denmez mi?